ınında belki Bazı kum ile. ANDREW Stubblefield: Evet, biliyorum. Ben sadece burada olmak demek - öyle olur bazen soğuk. Ben sadece gereken eldiven giymek demek. JAYNE ENTWISTLE: Ben ne zaman nefret ediyorum kar yağışı. ANDREW Stubblefield: Evet. JAYNE ENTWISTLE: Ve biz yaşamak zorunda igloos ... sürücüler beni deli. ANDREW Stubblefield: Evet. JAYNE ENTWISTLE: O bana bu olmak istiyorum yapar tatlı bir içki yudumlarken sıcak bir yerde, tropik bir şey bir tür. ANDREW Stubblefield: Like Mai Tai. JAYNE ENTWIS

TLE: Kapat. ANDREW Stubblefield: Pina Colada gibi. JAYNE ENTWISTLE: Oh, ne o Pina Colada içinde olmasıdır? ANDREW Stubblefield: Hindistan cevizi. JAYNE ENTWISTLE: Ve başka? ANDREW Stubblefield: Ben isimlerini bilmiyorum bazı diğer meyveler. JAYNE ENTWISTLE: Dang o. ANDREW Stubblefield: Ben sadece bir fabrika işçisi değilim. Ben hiçbir şey bilmiyorum Bu konuda. JAYNE ENTWISTLE: Eh, şimdi, sen ... ANDREW Stubblefield bahsediyorduk: Eldivenler, evet. JAYNE ENTWISTLE: ... eldivenler. ANDREW Stubblefield: Üzgünüm, sen izin arka dışarı kedi. Peki, ne kadar uzun bebekler nelerdir? JAYNE ENTWISTLE: Oh, hakkında söylemek istiyorum altı ay. Ben üçüz yaşıyorum, sen biliyorsun. Onlara bazı patik örgü oldum. ANDREW Stubblefield: Peki, bu yep, güzel. JAYNE ENTWISTLE: Peki, dinle, ben gitmek zorundayım benim öğle yemeği şimdi bölünürler. Çok zor iş yapmayın. ANDREW Stubblefield: Pekâlâ, ilgilenirim. JAYNE ENTWISTLE: Tamam. Biz birbirimizin kelimeyi tahmin olmadığını Eh, ben bilmiyorum. Yani tahmin ediyorum benim kelime eldivenler oldu? ANDREW Stubblefield: Kapat. O yavru oldu. JAYNE ENTWISTLE: Kitten! Benim kelime neydi? ANDREW Stubblefield: Ananas? JAYNE ENTWISTLE: Evet. ANDREW Stubblefield: Oh, oraya gidin. JAYNE ENTWISTLE: Çok iyi. Çok iyi, Andrew. Evet. Sizin kelime, aslında, Ananas oldu. ANDREW Stubblefield: Ve tabii ki, kedi yavrusu. JAYNE ENTWISTLE: Böylece olmasıdır arkasındaki gizli kelime.